Covid-19, kapanma kararları ve iktisat

İktisat Nedir? | Bülten’in 5. sayısında salgın politikası ve iktisat arasındaki ilişkiyi yazmıştım. 26 Nisan’da Türkiye’nin tam kapanmaya gideceği açıklanınca, bültendeki yazıyı bu sayfada da yayınlamaya karar verdim. Belki tam kapanma kararını değerlendirirken işe yarar.

Not: bu yazıda tam kapanma kararı değerlendirilmiyor, sadece iktisadi bir bakış açısı sunuluyor. Bu haftaki bültende bu konuda bir bölüm olacak. İsterseniz bültene getrevue.co/profile/iktisatnedir adresinden abone olabilirsiniz.

Covid-19’un iktisadi etkilerinden ve Covid-19 sonrası iktisadi toparlanmadan çokça bahsediyoruz ama bence hala iktisadi bakış açısını yeterince dikkate almıyoruz. Neden? Açıklamak için yeni çıkan bir kitaptan faydalanacağım. Kitabın ismi “Economics in One Virus: An Introduction to Economic Reasoning through COVID-19“. Yazarı, Ryan A. Bourne. Gelin bu kitabın da yardımıyla, salgına iktisat perspektifinden bakalım.

Salgın ve iktisadi refah

İktisattan alınacak birinci ders şu: salgının bireylerin ve ülkelerin refahına etkisi sadece gelirle ilişkili değildir. Başka şekilde söyleyeyim: iktisadi refahınız sadece bankadaki hesabınız veya ülkenin milli geliri ile ilgili değildir, bundan daha fazlasını içerir. Salgın politikalarını tartışırken bunu dikkate almak lazım.

Salgın döneminde pek çok kişi işsiz kaldı veya gelirini kaybetti. Ama iktisadi bakış açısından bakıldığında bu kişilerin refahındaki azalma sadece bununla sınırlı değil. Salgın sürecinde hemen herkesin tercih kümesi daraldı, yani geliriyle alabilecekleri ve yapabilecekleri şeylerin sayısı azaldı. Buna ek olarak, artık pek çoğumuz eskiden yapmayı tercih ettiğimiz bedava aktiviteleri de yapamıyoruz. Eğer kendinizi salgın öncesine göre daha kötü durumda hissediyorsanız, bir nedeni de bu. Bunu daha iyi anlamak için salgın döneminde gelirini korumuş birini düşünün. Bu kişinin refahını sadece geliriyle ölçersek refahında bir değişiklik olmadığını söylememiz gerekir. Ancak, bu kişi de muhtemelen salgından etkilenen diğer herkes gibi artık eskiden yapmayı tercih ettiği pek çok şeyi yapamıyor. Bu sebeple, geliri aynı kalmış olsa da refahı azalmıştır diyebiliriz.   

İktisatçıların işinin kafa karıştırmak olduğunu biliyorsunuz. Dolayısıyla, yukarıda söylediklerime bir ek yapmam gerekiyor. Aslında her şey bahsettiğim kadar net olmayabilir çünkü yukarıda salgın döneminde tercihlerin aynı kaldığını varsaydım. Bu doğru değilse, yani salgın döneminde tercihleriniz değiştiyse–mesela artık evde kalmayı eskiden yaptığınız şeylere tercih ediyorsanız–refahınız o kadar da azalmamış olabilir (hatta artmış bile olabilir). Önemli nokta şu: iktisada göre, geliriniz veya finansal durumunuz refahınızın tek ölçütü değil. Salgın döneminde kamu politikaları hakkında düşünürken bunu unutmamak lazım.

Buna ek olarak, salgın döneminde refahınızı değiştirecek pek çok şey olmuş olabilir. Covid-19’a yakalanmış olabilirsiniz, ailenizden birini kaybetmiş olabilirsiniz ve dahi salgın döneminde yaptığınız işte envayi çeşit bürokratik engelle karşılaşmış olabilirsiniz. Bunlar refahınızı olumsuz yönde etkileyen şeyler. İnsan odaklı politikaların bunları da dikkate alması gerekiyor.

Aynı şeyi, ülkeler için de söyleyebiliriz. Bir ülkenin refahının artıp artmadığını sadece o ülkenin gelirine, veya gayrı safi yurtiçi hasılasına (GSYH), bakarak ölçmek mümkün değil. Tamam, GSYH genel olarak iyi bir ölçüt ama aynı zamanda kısıtılı da bir ölçüt. Bizim refahımızı arttıran her şeyi ölçmüyor, refahımızı azaltan bazı şeyleri dikkate almıyor. Dolayısıyla, salgının iktisadi etkilerini tartışırken, tartışmayı sadece iktisadi büyüme ile sınırlı tutmak sakıncalı olabilir. Mesela, bir devlet “aman Turizm gelirini kaybetmeyelim” diye salgın önlemlerini gevşetirse, bunun iktisadi büyümeye kısa dönemde olumlu bir etkisi olabilir, ama salgının GSYH ile ölçülmeyen zararları (hastalıklar, ölümler, ailelerin çektiği acılar vb.) nedeniyle ülkedeki insanların refahı azalabilir.

Refahın sadece gelir ile ölçülmediğini bir kenara bıraksak bile, bir ekonomiyi ayakta tutmak için yarım yamalak uygulanan önlemlerin, iktisadi toparlanma açısından çok da etkili olmadığını da söyleyebiliriz. İktisatçılar genellikle iktisadi toparlanmanın ön koşulunun virüsü kontrol altına almak olduğunu söylüyor. Mesela, Çakmaklı, Demiralp ve diğerleri, yazdıkları bir makalede kısmi kapanmaların, normalleşme sürecini uzattığı için iktisadi açıdan daha maliyetli olduğunu gösteriyor. Türkiye açısından düşünürsek, virüsle mücadelede erkenden tam kapanmayı ya da en azından daha kapsamlı önlemleri tercih etmemiş olmamızın bedeli ağır olmuş olabilir. İktisadi toparlanmayı sağlayamadığımız gibi, GSYH ile ölçülemeyen refah kayıplarını da arttırmış olabiliriz.

Dışsallıklar

İktisatçılar insan davranışları ve kamu politikaları hakkında düşünürken dışsallık değimiz kavramı çok kullanırlar. En basit haliyle, dışsallık, bireylerin (veya bir alışverişteki tarafların) eylemlerinin üçüncü kişiler için yarattığı fayda ve zararlar olarak düşünülebilir. Mesela, ben sigara içip sizi duman altında bırakıyorsam (ve verdiğim zararı telafi etmiyorsam), negatif dışsallığa maruz kaldığınızı söyleyebilirsiniz. Covid-19 salgını sürecinde, bu dışsallıklar konusu oldukça önemli hale geldi. Maske ve mesafe gibi önlemlere uymayanları düşünün. Bu kişiler, maske takıp takmamanın kendi kararları olduğunu sanıyor olabilir ama eylemleri sadece onları değil tüm toplumu ilgilendiriyor. Semptom göstermeyenlerin virüsü taşıyabildiği ve yayabildiği de göz önüne alınırsa, tedbirsizce orada burada dolaşarak salgının yayılmasına katkıda bulunuyorlar. Mesela, bu sorumsuz eylemleri, hiç tanımadıkları birinin annesinin entübe edilmesine neden oluyor olabilir. Onlar, bu zarardan haberdar bile olmadan mışıl mışıl uyurken, başka bir aile onlar yüzünüzden uykusuz geceler geçiriyor olabilir. Alın size negatif dışsallık.

İktisat, bu tür dışsallıklarla nasıl mücadele edileceği ile ilgili devasa bir literatüre sahip ama benim görebildiğim kadarıyla, kamu politikaları maske takmayana ceza kesmek dışında bu tür dışsallıkları kontrol etmek için yeterli bir çabayı göstermiyor. Türkiye’de ve diğer pek çok ülkede insanlar maske takmanın toplumu da ilgilendiren bir konu olduğunu tam anlayabilmiş değil. Kamuoyunun bu dışsallıklar hakkında etkili bir şekilde bilgilendirilmesi bir başlangıç olabilir. Bunun dışında virüs taşıyanların ortalıkta dolaşmasını engellemek için çok daha etkili bir test ve takip sistemine ihtiyaç var mesela. Salgın sürecinde negatif dışsallıkları azaltmanın yollarını hakkında etraflıca düşünmek lazım.

Bu konuyu kafa karıştırmadan bitirirsem olmaz. O sebeple, ekleyeyim: salgın sürecinde pozitif dışsallıklardan da bahsedebiliriz. Birinin dikkatsiz dolaşması veya aşı olmaması nasıl negatif dışsallık yaratıyorsa, kurallara uyması veya aşı olması da pozitif dışsallık yaratıyor. Önemli nokta şu: salgın ile ilgili politikaları düşünürken dışsallıkları daha çok dikkate almamız lazım.

Müşevvikler önemlidir ve Peltzman etkisi

Maske takmayana neden ceza kesiliyor? Çünkü müşevvikler önemlidir! Yetkililer, maske takmamayı cezalandırarak, insanların maske takmasını sağlamaya çalışıyor. Ancak, bu tür politikaların etkili olması için sadece ceza kesmek yeterli değil. Yapılan düzenlemenin insan davranışlarını nasıl değiştireceğini de dikkate almak gerekiyor. İktisatta Peltzman etkisi diye bir kavram var. Kavram, Samuel Peltzman 1975’de yaptığı bir çalışmaya dayanıyor. Basitçe, Peltzan politika yapacıları uyarıyor ve diyor ki, “yaptığınız düzenleme insanların davranışlarını değiştirebilir ve bu sebeple istediğiniz amaca ulaşamayabilirsiniz”. Bunun salgın politikalarıyla ilişkisi ne? Şu: maske takmayı teşvik eden (ve takmamayı cezalandıran) bir politikayı, maske takanların davranışını nasıl etkileyeceğini düşünerek tasarlamak gerekir.

Örneğin, eğer kamu otoritesi maskenin bizleri virüsten koruyacağını söylüyor ama maskenin yüzde yüz koruma sağlamadığını etkili bir şekilde anlatmıyorsa, insanlar maske takınca her şeyi yapabileceklerini düşünüp, virüsün yayılmasını sağlayacak şeyler yapabilirler. Maskeliyiz diye havalandırması iyi olmayan ortamlarda uzun süre vakit geçirebilirler veya mesafe konusuna yeterli özeni göstermeyebilirler. Dolayısıyla, “maske takmayana ceza” düzenlemesi diğer politikalar ile desteklenmiyorsa ve kamu otoritesi açık ve şeffaf davranmıyorsa, düzenleme, istenen sonuçları vermekte etkisiz kalabilir. Bu sebeple, salgın politikalarıyla uğraşanların, iktisatçıları dinlemesi ve yaptıkları düzenlemelerin insan davranışlarını nasıl değiştireceğini dikkate alması gerekir. 

Marjinde düşünememek

İktisatla ilgilenenlerin ilk öğrendiği şeylerden biri marjinde düşünmek, yani her ek birimin fayda ve maliyetini karşılaştırmaktır. Ayran içiyorsunuz diyelim. Birinci bardaktan aldığınız zevk veya fayda ile bunun hemen arkasından içeceğiniz ikinci, üçüncü ve dördüncü bardak ayrandan alacağınız fayda aynı değildir. Genel olarak her ek bardak ayrandan alacağız faydanın azalacağını söyleyebiliriz. Bu sebeple, her ek bardağın size olan maliyeti ile faydasını karşılaştırarak kaç bardak ayran içeceğinize karar vermeniz mantıklı olacaktır. Çok sıcak bir günde belki üç bardak içebilirsiniz ama dördüncü bardağı içmeden önce bir daha düşünmeniz iyi olabilir. İktisatçıların aksine, kamu otoriteleri genelde marjinde düşünmez. Onlar genelde, topyekun karar almayı severler. Mesela, maske takmayı zorunlu tutacaklarsa her yerde maske takmayı zorunlu kılarlar. İktisadi açıdan bakıldığında bu mantıklı değildir. Maske takmayı zorunlu tutup ceza uygulayacaksak, maske takmayı düzenlemesini de ayran içmek gibi düşünmemiz gerekir. Maskeyle ilgili topyekun düzenleme yapmak yerine, maske yasağının uygulanabileceği yerleri ayrı ayrı düşünmek ve her ek yasağın getireceği fayda ve maliyeti karşılaştırmak gerekir. Diyelim ki, düzenleme yapmaya kapalı alanlardan başladık. Kapalı alanlarda maske takmanın faydası açık ve net bir şekilde maske takmanın maliyetinden yüksek. Dolayısıyla, bu düzenlemeyi geçirebiliriz. Diyelim ki maske komisyonu üyelerinden biri dedi ki “arkadaşlar mesafeyi korumanın zor olduğu diğer yerler için de maske zorunluluğu getirelim”. Tamam. Bunu da ayrıca düşünelim, bu düzenlemenin de getireceği fayda maliyetinden yüksek gibi. O zaman uygulayabiliriz. Yine diyelim ki, başka bir komisyon üyesi çıktı ve dedi ki, “park ve bahçelerde açık havada yalnız başına yürüyen herkes maske taksın”. İşte burada, biraz daha dikkatli olmak lazım. virüsün bulaşma riskinin çok düşük olduğu bu tür aktiviteler için maske zorunluğu getirmek ne kadar mantıklı, maske takmanın getireceği fayda ne? Bunları düşünmek lazım. Maske takmak kapalı ortamlarda faydalı diye, açık havada koyun otlatan çobana maske takmıyor diye ceza kesmenin manası pek yok. Çünkü, çobana maske zorunluluğu getirmenin göreli faydası çok düşük. Düşünürseniz, her aktivitenin riski aynı değil. Parkta yalnız başına yürürken veya koşu yaparken maske takmanın faydası çok düşük, hatta nefes almanızı güçleştiriyorsa zararı bile olabilir. Salgın politikalarının topyekun politikalar yerine artık marjinde düşünerek tasarlanmasında fayda var.

Daha genel olarak düşünürsek, her düzenlemenin faydası ve maliyeti var. Maliyet derken sadece paradan bahsetmiyorum, diğer zararları da dahil ediyorum. Mesela, 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı uyguladığınızda, 65 yaş üstündekilerin açık havaya çıkmasının ve yürüyüş yapmasının da önüne geçmiş oluyorsunuz. Bu bir zarar ve sokağa çıkma yasağını topyekün uygularken dikkate alınması gereken bir şey. Politikacılar marjinde düşünüyor olsaydı, toptan sokağa çıkma yasağı uygulamak yerine, sokakta ve açık havada yapılabilecek aktivitelerin risklerine göre bir düzenlemeye giderlerdi; parkta tek başına yürüyen birine maske takmıyor diye ceza kesmez, sokağa çıkma yasağını daha seçici bir şekilde uygularlardı.

Bilgi eksikliği ve iletişim

Şimdiye kadar söylediklerimden çıkan bir sonuç şu: iktisadi bakış açısı bize, müşevvikleri, dışsallıkları, her ek politika maddesinin göreli faydasını ve salgın politikalarının insan davranışlarını nasıl değiştirebileceğini dikkate almamız gerektiğini söylüyor. Müşevvikleri düşünün. İstediğimiz şey şu: insanlar bulaş riski olan aktivitelerden kaçınsınlar ve virüsün yayılmasına katkıda bulunmasınlar. Bunu sağlamak için cezalar dışında bir yöntem var: kamu otoritesinin salgın hakkında doğru ve eksiksiz bilgi vermesi ve şeffaf olması. Neden? Çünkü salgının riskleri iyi anlaşılırsa, insanlar hem kendileri için hem de başkaları için (dışsallıklar) riskli davranışlardan daha çok kaçınırlar.

Covid-19 salgını konusunda doğru ve eksiksiz bilgi, insan davranışlarını etkiliyor çünkü her eylemin fayda ve zaralarını daha iyi anlamamızı sağlıyor. Düşünürseniz, Sağlık Bakanlığı’nın Covid-19 salgını başlangıcında uzun süre sadece “hasta” verilerini yayınlayıp vaka verilerini gizlemesi ve ilçe ilçe salgın riski haritası yayınlamamış olması, insanların virüsü ne kadar ciddiye aldığını, dolayısıyla da davranışlarını, etkiledi. Yetkililerin doğru ve eksisiz bilgiyi açık ve net bir şekilde açıklaması, yanlış bilgilerin yayılmasını da engelleyebilirdi. Ama ne oldu? Biz uzun süre gerçek vaka sayılarının ne olduğunu tahmin etmeye çalıştık. Salgının hangi illerde kötüye gittiğini sosyal medyadan öğrenmeye çalıştık. Şimdi yukarıdaki grafiklere bakınca bunu daha iyi görmek mümkün. Kasım ayına kadar ne olduğunu hala tam olarak bilmediğimiz bir “günlük hasta sayısı” verisi ile idare etmişiz. Covid-19 salgınının başlangıcından aylar sonra salgının boyutunu idrak etmişiz. Dahası il ve ilçe bazında veriler uzun süre verilmediği için kimse kendi yaşadığı yerde riskin ne kadar yüksek olduğunu bilememiş. Bunlardan daha kötüsü, verilere olan güvenimiz sarsılmış. Açıklanan veriler mi doğru yoksa Twitter’daki doktor bilmem kimin dedikleri mi doğru diye düşünmeye başlamışız. Güven bir kere kaybolunca yerine koymak çok zor oluyor. Merkez Bankası’ndan biliyoruz.

Tabii, sadece doğru ve eksiksiz bilgi vermek de yeterli değil. Politikaların tutarlı bir şekilde uygulanması da gerekiyor. Bir tarafta sokakta, açık havada maske takmayanlara ceza kesilirken, diğer tarafta iktidar partisinin kapalı alanlarda kalabalık kongreler düzenlemesi vatandaşlara nasıl bir mesaj veriyor? Bu kongrelerde her tedbir alınmış olsa bile (yatay çekim nedeniyle tam bilemiyoruz!), bu kongrelerin vatandaşa verdiği mesajı da düşünmek lazım. Vatandaşa aslında alınan önemlerin o kadar da önemli olmadığı ve bugüne kadar uygulanan yasakların gereksiz olduğu mesajını vermek ne kadar doğru olabilir? Bir de işin eşitlik boyutu var. Kurallar herkes için geçerli değil mi? Tabii bir de negatif dışallıklar var. Sağlık Bakanlığı, negatif dışsallıkları dikkate alsaydı, marjinde düşünüyor olsaydı ve Peltzman etkisini dikkate alsaydı böyle mi davranırdı?

Son olarak, görmüşsünüzdür, geçen hafta salgın kurallarını ihlal eden Norveç Başbakanına para cezası kesildi. Norveç Emniyet müdürü, ceza hakkında, “Halkın sosyal kısıtlamalarla ilgili kurallara olan güvenini muhafaza etmek adına ceza verilmesi doğruydu” dedi. Şimdi bunun bizim memlekette olduğunu bir düşünün. Düşünmeye çalışın. Yahu bir deneyin canım. Peki, peki, düşünemiyorsanız, boş verin. Netice olarak, biraz iktisat, hem kendi davranışlarınızı hem de kamunun salgın politikalarını değerlendirmek için faydalı olabilir.

Not edeyim: “Economics in One Virus“‘ün birinci bölümü iktisadi refah, ikinci bölümü dışsallık, altıncı bölümü marjinde düşünmek ve on ikinci bölümü Pelzman etkisini ele alıyor. Kitapta, iktisadın temel alet kutusu ile salgın ve salgın politikaları hakkında nasıl düşünebileceğimizi gösteren pek çok başka bölüm de var. Kitap, Covid-19 örneğini kullanarak, iktisadın temel kavramlarını anlatıyor. Tüm iktisat öğrencilerine ve meraklılarına öneririm. Kitapta söylenen her şeye (özellikle de bazı politika önerilerine) katılmayabilirsiniz ama salgın ile ilgili her tür sohbet ve tartışmada karşımıza çıkan konular hakkında iktisadi bir bakış açısıyla nasıl düşünebiliriz güzelce anlatıyor.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s